Merkez Bankası faiz artırımına giderse ne olur ?

Koray

New member
Merhaba dostlar, “faiz artarsa ne olur?” sorusunu uzun zamandır kurcalayan bir üye olarak kendi notlarımı, okuduklarımla sahadaki gözlemleri harmanlayıp paylaşayım dedim. Kuru teoriden ziyade, çay muhabbetindeki sadelikte ama derinliğe kaçan bir bakış: hem tarihe yaslanalım, hem bugünü okuyalım, hem de yarına dair makul senaryoları konuşalım.

Faiz artırımının tarihsel kökeni: Neden böyle bir araç var?

Merkez bankaları modern ekonomilerde fiyat istikrarını (enflasyonun kontrolünü) sağlamak ve beklentileri yönetmek için politika faizini kullanır. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren “bağımsız merkez bankası + enflasyon hedeflemesi” çifti standart hale geldi. 1970’ler enflasyon dalgasının ardından 1980’lerde ABD’de “Volcker şoku” diye bilinen sert artırımlar, fiyat istikrarı için kredibilitenin önemini gösterdi. Daha yakın örneklerde de; enflasyon beklentisi sapınca faiz artışı, “beklentileri çıpalamak” ve talep ivmesini yumuşatmak için tercih edildi. Özetle, araç eski; hedef hep aynı: fiyat istikrarı ve finansal istikrar.

Mekanizma nasıl işler? (Kanal kanal)

1. Kredi kanalı: Politika faizi yükselince bankaların fonlama maliyeti artar; kredi faizleri yükselir, kredi talebi yavaşlar, tüketim ve yatırım ertelenir.

2. Beklentiler kanalı: “Merkez kararlı” mesajı enflasyon beklentilerini aşağı çeker; fiyatlama davranışları (etiket, sözleşme, zam turları) yumuşar.

3. Kur kanalı: Reel getiri artar, yerli para cazibesi yükselir; döviz talebi zayıflayabilir, kur istikrar kazanır. Kur geçişkenliği yüksek ekonomilerde bu, enflasyon üzerinde doğrudan etkilidir.

4. Varlık fiyatları kanalı: İskonto oranı yükselince hisse ve gayrimenkul gibi varlıkların bugünkü değeri baskılanır; risk iştahı dengelenir.

5. Bilanço ve risk alma kanalı: Borçlu hane ve firmaların nakit akışları sıkılaşır, riskli projeler elenir; bankacılıkta risk yönetimi öne çıkar.

Kısa vadede neler görürüz?

- TL varlıklarında ayrışma: Politika mesajı netse yerel para güçlenebilir; tahvil faizleri yükselir ve eğri dikleşebilir/denge arar.

- Kredi büyümesi frenlenir: Özellikle tüketici ve KOBİ kredilerinde hız kesme; erteleme davranışı.

- Fiyatlama turları sakinleşir: Etiket ayarlamaları daha temkinli olur; “yarın daha pahalı olacak” beklentisi törpülenir.

- Borsa volatilitesi: İskonto oranı etkisiyle değerleme baskısı; ama kur istikrarı ve enflasyon beklentilerindeki iyileşme, ihracatçı/finansal disiplin odaklı şirketlerde orta vadede destekleyici olabilir.

- Cari denge ve sermaye akımları: Reel getiri algısı artınca portföy girişleri mümkün; ama bunun kalıcılığı iletişim, rezerv yönetimi ve maliye politikası uyumuna bağlıdır.

Orta–uzun vadede olası sonuçlar

- Enflasyonun patika değişimi: Talep yavaşlayıp beklentiler çıpalanırsa, birkaç çeyrek gecikmeyle dezenflasyon görülebilir.

- Büyüme bileşimi değişir: Tüketime dayalı büyümeden ihracat/verimlilik odaklı yapıya geçiş fırsatı doğar; verimsiz projeler elenir.

- Borç sürdürülebilirliği testi: Döviz ve TL borç stoku yüksek kesimler ayrışır; kur riski azalan ama faiz riski artan bir denge. Sağlam nakit akışı ve hedge disiplini olanlar ayakta kalır.

- Güven ve kurumsal kredibilite: Tutarlı karar seti ve öngörülebilir iletişim sağlanırsa “risk primi” düşer; bu, uzun vadeli yatırım için zemini iyileştirir.

Farklı bakış açıları: strateji–sonuç odağı ve empati–topluluk odağı

Topluluklarda sıkça algılanan iki yaklaşımı, genelleme olmadığını özellikle vurgulayarak, karşılaştırmalı verelim:

- Strateji/sonuç odaklı perspektif (çoğu yatırımcıda görülen yaklaşım): “Reel faiz pozitif mi, risk primi düşüyor mu, kur volatilitesi sakinleşiyor mu?” gibi ölçülebilir hedeflere bakar. Portföy dağılımını (tahvil vadesi, mevduat, hisse/defansif sektörler) modele bağlar. “Kısa vadede değerleme baskısı, orta vadede iskonto düşüşü” varsayımını sınar; büyüme–enflasyon–işsizlik üçgeninde maliye politikasıyla eşgüdümü takip eder.

- Empati/topluluk odaklı perspektif (yine birçok yatırımcı ve tüketicide rastlanan yaklaşım): “Hane halkı geçimi, KOBİ’lerin nakit döngüsü, istihdamın niteliği, bölgesel etkiler” gibi toplumsal yansımaları öne çıkarır. Kredilere erişimde adalet, sosyal desteklerin hedefleme kalitesi ve borçlu kesimlerin yeniden yapılandırma imkânlarını tartışır.

Bu iki çerçeveyi birlikte düşününce, faiz artışının “sadece enflasyon değil, aynı zamanda fırsat maliyeti ve sosyal refah dağılımı” üzerinden değerlendirilmesi daha sağlıklı olur.

Sektörel yansımalar

- Bankacılık: Net faiz marjı, mevduat–kredi vade uyumu ve takipteki alacak dinamikleri kritik. Sağlam sermaye yeterliliği ve aktif kalitesi, sıkılaşma döneminde ayrıştırır.

- Sanayi/İhracat: Kur istikrarı ve ithal girdi maliyetleri öngörülebilir hale gelirse planlama kolaylaşır; fakat iç talep yavaşlar. Verimlilik ve dış pazar çeşitlendirmesi belirleyici.

- Perakende/Tüketim: Dayanıklı tüketimde erteleme; gıdada rekabet fiyatları dizginleyebilir. Sadakat programları, private label ve maliyet yönetimi öne çıkar.

- Emlak–inşaat: Finansman maliyeti yükselince konut talebi soğur; kira piyasasında gecikmeli dengeleme olur. Arz esnekliği ve arsa maliyeti belirleyici.

- Teknoloji/fintek: Nakit yakımı yüksek girişimler için rampa kısalır; ünite ekonomisi ve kârlılık rotası net olanlar yatırım bulmaya devam eder.

Uluslararası bağ ve üçleme: kur, sermaye, bağımsızlık

Açık ekonomilerde “imkânsız üçlü” (serbest sermaye hareketi, sabit kur, bağımsız para politikası aynı anda sürdürülemez) hatırlatması önemli. Faiz artışı, bağımsızlık ve enflasyonla mücadele iradesini gösterirken; kur rejimi ve sermaye akımlarıyla tutarlı olmalı. Aksi halde kısa vadeli girişler çıkışa döndüğünde oynaklık geri gelir. Rezerv politikası, makroihtiyati araçlar ve mali disiplin, faiz kararının etkisini katlar veya törpüler.

Senaryolar: hangi yol ne doğurur?

- Şahin ve önden yüklemeli artış: Hızlı kredibilite, güçlü reel getiri; kısa vadede büyüme freni ve varlık fiyatlarında düzeltme; orta vadede risk priminde düşüş.

- Kademeli ve veriye bağlı artış: Piyasa iletişimi kuvvetliyse daha yumuşak iniş; fakat “arkada kalma” riski varsa beklenti çıpası zayıflayabilir.

- Yetersiz artış: Kur baskısı, enflasyon beklentilerinde bozulma, daha sert düzeltmeye zemin hazırlayabilir.

Her üçünde de maliye politikası uyumu, ücret–fiyat sarmalının kırılması, verimlilik yatırımları ve rekabet politikası belirleyici eşlikçiler.

İzlenecek göstergeler (pratik dashboard)

- Reel faiz (politika/faiz – beklenen enflasyon)

- Getiri eğrisi eğimi (kısa–uzun vadeli tahvil farkı)

- Kur oynaklığı ve risk primleri (CDS, opsiyon “risk reversal”)

- Kredi büyümesi ve standards anketleri (kim, hangi vadede, ne maliyetle borçlanabiliyor?)

- Çekirdek enflasyon ve beklentiler (12–24 ay)

- Şirket bilançoları (net döviz pozisyonu, faiz karşılama oranı)

- İş gücü piyasası (istihdam kalitesi, ücret-enflasyon dinamiği)

Geleceğe dair olası sonuçlar

Tutarlı bir faiz artırım döngüsü; kur istikrarı, beklentilerde düzelme ve enflasyonda inişle birleşirse, ülkenin risk primini kalıcı aşağı çekebilir. Bu da uzun vadeli sermayeyi (doğrudan yatırım, altyapı finansmanı) çeker. Tersi durumda, yani iletişim zayıf ve maliye politikası genişlemeci kalırsa, faiz artışı tek başına istenen dezenflasyonu üretemez; hatta maliyet kanalı baskın kalıp büyümeyi gereksiz yere yorar. Anahtar kelime tutarlılık ve öngörülebilirlik.

Diğer alanlarla bağ: psikoloji, sosyoloji, hukuk ve teknoloji

- Davranışsal finans: Enflasyon anılarımız ve kayıp kaçınma, kararlarımızı oranlardan daha fazla etkileyebilir.

- Sosyoloji: Faiz kararı, gelir dağılımı ve fırsat eşitliği üzerinde dolaylı etkiler yaratır; krediye erişim farkları kritik.

- Hukuk ve kurumsal kalite: Sözleşme güvenliği, iflas–yeniden yapılandırma mekanizmalarının etkinliği, sıkılaşma dönemlerinde oyun değiştirir.

- Teknoloji: Ödeme sistemleri ve fintek çözümleri maliyetleri azaltarak sıkılaşmanın olumsuzlarını yumuşatabilir.

Toparlayalım ve tartışalım

Faiz artışı tek başına mucize değil; ama doğru tasarlanıp güvenilir bir iletişimle sunulduğunda enflasyonu kırmak, kur istikrarı sağlamak ve uzun vadeli yatırım iklimini iyileştirmek için güçlü bir kaldıraç. Etkisi; reel faiz seviyesi, beklenti yönetimi, maliye politikası uyumu, kurumsal çerçeve ve elbette dış konjonktürün birleşik fonksiyonu.

Forum için birkaç kıvılcım soru bırakıyorum:

- Reel faiz pozitifse bile, hangi eşiğin üzerinde “yeterli” dersiniz ve neden?

- Sıkılaşma döneminde hangi sektörler defansif kalıyor; hangileri fırsat üretiyor?

- Krediye erişimde adalet ve hedefleme nasıl iyileştirilmeli?

- Kurumsal kredibiliteyi artırmak için para politikası dışında hangi iki adımı önceliklendirirdiniz?

Söz sizde: rakamlara bakanlar da, sahadaki nabzı tutanlar da buyursun; farklı çerçeveler ne kadar çok konuşulursa o kadar iyi resim çıkar.